Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Onur Yürüyüşüne Karşı
NM Hukuk Bürosu / 4 Temmuz 20181 Temmuz 2018 Pazar günü İstanbul’da gerçekleştirilmesi planlanan 16. Onur Yürüyüşü, İstanbul Valiliği tarafından “Valiliğimizce yapılan değerlendirme sonucunda, düzenlenmek istenen yürüyüşün başta katılımcılar olmak üzere vatandaşlarımızın ve gezi amacıyla bölgede bulunacak olan turistlerin güvenliği ve kamu düzeni gözetilerek anılan gün ve öncesi ve sonrasında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesine izin verilmeyecektir.” açıklamalı basın duyurusuyla “yasaklanmıştır”.
2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na ve Anayasa’nın 34. maddesine göre; “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Dolayısıyla; Türkiye’de yapılacak herhangi bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün izne tabi olduğundan bahsedilemez. Aynı kanunda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılması için bildirim şartı öngörülmüş, ancak yetkili makama değerlendirme yetkisi tanınmamıştır. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki; Anayasamız silahsız ve saldırısız biçimde gerçekleştirilen her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşünü korumaktadır. Anayasadan anlaşıldığının aksine; yetkili makama bildirimi yapılmamış ancak barışçıl biçimde devam eden bir toplantı veya gösteri yürüyüşü, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda maalesef ki kanuna aykırı hallerden sayılmıştır. Oysa önemli olan toplantı veya gösteri yürüyüşünün barışçıl olmasıdır.
Toplanma özgürlüğü yalnızca çoğunluk görüşünü korumaz, bununla beraber toplumun genelini huzursuz edebilecek ve hatta şok edecek düşünce ve görüşleri içeren toplanmaları da korur. Zira; toplanma özgürlüğünün temelinde kamuoyunun dikkatini çekebilmek bulunmaktadır. Her sene dünya çapında düzenlenen LGBTİ+ yürüyüşleri ise en çok ses getiren etkinliklerden biridir. Tıpkı bu yıl olduğu gibi; son yıllarda Türkiye’de de gerçekleştirilmek istenen LGBTİ+ gösterileri, devlet tarafından başta katılımcıların güvenliği ve kamu düzeni gerekçe gösterilerek yasaklanmaktadır. Oysa 1976 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen “genel güvenlik sebebiyle erteleme yetkisine” ilişkin karar tam tersi yöndedir[1]. Karara göre devletin imkanları göz önüne alındığında toplantı veya gösteri yürüyüşlerinin uzun sürelerle ertelenmesi doğru değildir ve hakkın özüne dokunmaktadır. Kararın verilmesinin üzerinden geçen kırk yıldan fazla süre ve gelişen teknolojik şartlar da göz önüne alındığında, genel güvenlik gerekçesiyle verilen erteleme ve yasaklama kararlarının aslında geçerli bir neden dayanmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları incelendiğinde; bir toplanmanın toplumda kargaşa yaratacak nitelikte olması ve üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilebilecek olası bir müdahalenin gerekçe gösterilip yasaklanmasının artık geçerli bir sebep olarak kabul edilmediği anlaşılmaktadır[2]. AİHM; 17 Mayıs 2012 tarihinde Tiflis’te Uluslararası Homofobi Karşıtlığı Gününü kutlamak üzere gerçekleşen barışçıl gösteride Devletin, pozitif yükümlülüklerine aykırı olarak, 17 Mayıs 2012 tarihli yürüyüşün yeterince homofobik ve şiddet eğilimli karşı göstericileri içermesi nedeniyle barışçıl bir şekilde gerçekleşmesini sağlayamamasını, ayrımcılık yasağı ile birlikte ele almış ve AİHS’nin toplanma özgürlüğüne ilişkin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir[3]. Devletin asıl yükümlülüğü toplantı ve gösteri yürüyüşü katılımcılarını korumaktır; yasaklama ise son çaredir. Aslolan özgürlüktür; sınırlama ise istisnadır.
Onur Yürüyüşü, 1 Temmuz 2018 tarihinde Taksim – Mis Sokak’ta barışçıl biçimde gerçekleşmiş ve buna rağmen katılımcılardan 11 kişi gözaltına alınmıştır. Belirtmek gerekir ki; AİHM’ye göre Türkiye’de sistematik olarak uygulanan “barışçıl eylemlerin iç hukukta dava konusu olması” hususunu AİHS’ye aykırı olarak değerlendirmektedir[4]. Buna göre, haklarında açılabilecek soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin tedirginlik taşıyan bireyler, daha sonra düzenlenecek barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşlerine bile katılmaktan imtina edeceklerdir[5]. Üstelik söz konusu yargılamaların süjesi olan katılımcıların beraat alması da bu görüşü değiştirmemektedir.
Tüm bu hususlar dikkate alındığında; Onur Yürüyüşü’nün yasaklanmasının ve daha sonra yapılan gözaltı işlemlerinin gücünü 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’ndan aldığı, ancak bu kanunun hem Anayasa’nın özüne hem de Türkiye’nin de taraf olduğu AİHS kapsamında karar yetkisine sahip AİHM içtihatlarına aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
[1] AYM E. 1976/27. K. 1976/51 K.T. 18-22.11.1976 RG 16.05.1977-15939.
[2] AİHM, Alekseyev v. Russia, Appl No. 4916/07, 25924/08, 14599/09, 21.10.2010, para. 74.
[3] AİHM, Identoba and Others v. Georgia, Appl No. 73235/12, 12.05.2015.
[4] Ataman Grubu – İhlallere İlişkin Temel Bulgular m. 4.
[5] AİHM, Pekaslan v. Turkey, Appl. No. 4572/06, 5684/06, 20.03.2012.
Av. İdil Cansu MAHMUTOĞLU Sosyal Hukuk İnternet Sitesi’nde yayınlanmıştır.